Haber

Kamu Çalışanları Sendikaları Konfederasyonu: “İşsiz Sayısı 9 Milyona Ulaştı”

ESRA IŞIK PERVAN

Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu (KESK) Trabzon Şube Platformu Transfer Sözcüsü Salih Kalyoncu, “Takvimler bugün 15 Kasım 2023’ü gösteriyor. Resim net. İşsiz sayısı 9 milyona ulaştı. Her 5 gençten biri ve her 5 gençten biri” dedi. Her 3 kadından biri işsiz. Ülke resmi OECD ülkeleri arasında yer alıyor.” “Enflasyonun en yüksek olduğu ülke haline getirdiler” dedi.

KESK Trabzon Şube Platformu, işçilerin her geçen gün yoksullaştığını ve iş güvencesinden mahrum bırakıldığını söyleyerek protestoda bulundu.

“İŞSİZ SAYISI 9 MİLYONA ULAŞTI”

Açıklamayı okuyan KESK Dönem Sözcüsü Salih Kalyoncu şunları söyledi:

“Emek vererek geçimini sağlayan insanlar olarak her geçen gün daha da fakirleşiyoruz. Daha fazla iş güvencesinden mahrum kalıyoruz. Ülkeyi yönetenler anlattıkları masallara yenilerini eklemeye devam ediyor. Yıllardır anlatıyorlar” Bize ‘2023’te kişi başına düşen milli gelir 25 bin dolar, işsizlik 25 bin dolar olacak. Enflasyon yüzde 5’e inecek, enflasyon tek haneye düşecek, Türkiye dünyada ilk 10 ülke arasında yer alacak. ekonomi ‘Onlardan biri olacak’ masalını pazarladılar. Takvimler bugünü 15 Kasım 2023 olarak gösteriyor. Tablo ortada. İşsiz sayısı 9 milyona ulaştı. Her 5 gençten biri ve her 3 kadından biri işsiz. Ülkeyi OECD ülkeleri arasında en yüksek resmi enflasyona sahip ülke yaptılar. Bugün bizden sonra gelen ülkenin (Macaristan) beş katı enflasyon oranına sahibiz. Gıda enflasyonu tüm dünyada düşerken ülkemizde artmaya devam ediyor. OECD ortalaması yüzde 8 iken, yüzde 72 yani 9 katı gıda enflasyonu yaşıyoruz.

“EN TEMEL İHTİYAÇLARIMIZI KARŞILAMAK İÇİN BORÇLUYUZ”

Açlık sınırı 16 bin TL’ye, yoksulluk sınırı ise 49 bin TL’ye ulaştı. 85 milyonluk nüfusun 51 milyonu açlıkla mücadele ederken, 32 milyonu da yoksulluk sınırının altında yaşam mücadelesi verirken, ülkede emeklilerin yarısı 7 bin 500 TL gibi en düşük aylık ücrete mahkûm. çalışanlar 11 bin 402 TL taban fiyata mahkum oldu. 4 kişilik bir ailenin tüm fertleri taban ücretle çalışsa bile yoksulluk sınırı olan 49 bin liraya ulaşamıyor. Ek ücret ödeneğine rağmen ortalama kamu çalışanı maaşı, yoksulluk sınırının yalnızca yarısına ulaşıyor. En düşük konut kirası bile asgari fiyatı aşıyor. Dolayısıyla aldığımız ücretle ay sonunu çıkaramıyoruz. En temel ihtiyaçlarımızı karşılamak için borçlanıyoruz. Bu nedenle insanların kredi kartı borçları geçen yıla göre iki buçuk kat arttı. Bugün her 100 kişiden 12’si borcunu ödeyemediği için hukuki süreç yaşıyor. Bütün bunlar ortadayken iktidar hâlâ ‘işçiyi, memuru, emekliyi enflasyona maruz bırakmadık, yeni ekonomik modele geçtik’ diyor. ‘2023 için söz verdiğimiz hedeflere 30 yıl sonra ulaşacağız’ diyerek hepimizle dalga geçiyor. Yeni ve rasyonel diye sundukları modelin cilasını kaldırdığımızda ortaya yeni bir IMF modeli, işçileri ve halkı daha da yoksulluğa sürüklemeyi amaçlayan bir saldırı dalgası çıkıyor. Seçimin hemen ardından bu hücum dalgasının düğmesine bastılar.

“İŞÇİ SINIFININ VE HALKIN ÜZERİNDEKİ VERGİ YÜKÜNÜ YOK ETMEK İSTİYORLAR”

Saldırı dalgası bugün Orta Vadeli Program, Kalkınma Planı ve bütçe tasarısından oluşan Bermuda Şeytan Üçgeni ile devam ediyor. Bermuda Şeytan Üçgeni ile ücret ve maaşlarımızı fiili enflasyona göre değil, hedeflenen enflasyona göre artırarak enflasyon farkı ödemesini ortadan kaldırmayı hedefliyorlar. Emeklilik yaşını yükseltmek, emekli maaşlarını daha da düşürmek istiyorlar. ‘Vergi reformu’ adı altında çalışanlara ve halka daha fazla vergi uygulamak, ‘esnek çalışma’ adı altında daha fazla sömürüyü dayatmak, kıdem tazminatını ortadan kaldırmak istiyorlar. Kısacası eski model denilen modelde cebimize girip fiyatlarımızı buharlaştıran el, bugün sözde yeni ekonomik modelde boğazımızı sıkmaya çalışıyor. Bütçe teklifine göre gelecek yıl devlet harcamalarının her 100 TL’sinin 89 TL’si vergilerden karşılanacak. Peki vergiler kimden ve nereden toplanacak? Ne yazık ki vergi yükünün tamamını, şimdiye kadar ortaya konmuş herhangi bir bütçeden daha ağır bir şekilde, bize, emekçi sınıfa ve halka yüklemek istiyorlar. Peki çoğunluğu bize düşen bu vergiler nereye ve kime harcanacak?

“BÜTÇEDEN ASLAN PAYI EĞİTİM VE SAĞLIĞA GİRMEYECEK”

Toplanacak her 100 TL verginin 17 TL’si sadece devletin yurt dışından ve yurt içinden aldığı borçların faiz ödemelerine, 16 TL’si savunma ve güvenlik harcamalarına, 5 TL’si büyük patronlara ve sermayeye gidecek ‘teşvik’ olarak, 3 TL’si hizmet alıp almamamıza gidecek. Ayrıca müşteri garantili şehir hastaneleri ile yol, köprü, havaalanı ve tünel inşaatı müteahhitlerine de gidecek. Bu bütçede 2006 yılında yüzde 40 olan genel kamu hizmetlerine ayrılan pay yüzde 29’a düşürülmüştür. Ayrıca eğitime ayrılan bütçenin bir kısmı da ÇEDES gibi projelerle tarikatlara, cemaatlere, akrabalar tarafından kurulan vakıflara ve Diyanet’e aktarılacak. Sağlığa ayrılan bütçenin 84 milyar TL’si yani günlük 229 milyon TL’si hasta garantili şehir hastanelerine gidecek. Kısacası bütçenin aslan payı ne eğitime ne de sağlığa gidecek. Öte yandan vergilerdeki fahiş artışa rağmen bütçe 2 trilyon 652 milyar TL açık veriyor. Ne yazık ki hâlâ ‘yerel seçime giderken hükümet cüzdanını açacak, maaş ve ücretleri enflasyonun üzerinde artıracak’ diyenler var. Meğerse yıllardır bu iktidar kaşıkla verdiğinde kepçeyle geri almış. Son seçimden hemen sonra okul öncesi eğitimde 1,5 milyon öğrenciye bir öğün bile bedava yemek kesenlerin yerel seçimden sonra ne yapacaklarını tahmin etmek için kahin olmamıza gerek var mı? İktidarın kendi elleriyle yarattığı enkazın sorumlusu olarak işçileri ve halkı suçlamak istediği bu bütçeyi KESK olarak kabul etmiyoruz.

“HAKSIZLIĞA KARŞI YARDIMCI DEĞİLİZ”

Halkın ve emeğin yararına bir bütçe için vergilerde adalet istiyoruz. Az kazananlardan az, çok kazananlardan çok, zenginlerden ise belli bir servetin üzerinde servet vergisi alınmasını istiyoruz. Bütçeden kamu hizmetlerine ve yatırımlara ayrılan payın artırılmasını istiyoruz. Başta depremzedeler ve öğrenciler olmak üzere tüm düşük gelirli insanlara kamusal, güvenli ve sağlıklı barınma olanaklarının sağlanmasını istiyoruz. Eğitimin her düzeyinde çocuklarımız için ücretsiz, sağlıklı bir yemek istiyoruz. Yoksulluk sınırının üzerinde, insanca yaşamaya yetecek bir fiyat istiyoruz. Temel Gelir Garantisi’nin yoksulluğu önlemeye ve düşük gelirli insanları korumaya yönelik tedbirleri hayata geçirmesini istiyoruz. Yüzde 1’in çıkarı uğruna yüzde 99’u yok sayan adaletsizlik ve adaletsizlik karşısında çaresiz değiliz. 2 Aralık Cumartesi günü İstanbul ve Diyarbakır’da gerçekleştireceğimiz mitinglerle emeğimizi, ekmeğimizi, geleceğimizi ve bütçe hakkımızı korumaya devam edeceğiz. “Yoksulluğun, işsizliğin çarkı altında ezilen herkese çağrıda bulunuyoruz” Yıllarca yağmalamak, halktan yana, emekten yana bir bütçe için omuz omuza olmak, emeği birlikte büyütmek.”

Kaynak: ANKA / Yerel

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu